Orhan Veli'nin Bazı Fotoğrafları

Orhan Veli'nin Bazı Fotoğrafları

26 Aralık 2011 Pazartesi

Orhan Veli'nin Kitaplarına Girmeyen Şiirlerinden

YOKUŞ
  
Öteki dünyada, akşam vakitleri,  
Fabrikamızın paydos saatinde  
Bizi evlerimize götürecek olan yol  
Böyle yokuş değilse eğer  
Ölüm hiç de fena bir şey değil.  


(Ağustos  1937/Varlık,15.9.1937)
------------------------------------------------------
MAHZUN DURMAK  

Sevdiğim İnsanlara, 
Kızabilirdim,  
Eğer sevmek bana  Mahzun durmayı  
Öğretmeseydi.  
   
(Eylül 1937/Varlık,  1.11.1937)
--------------------------------------------------------

İŞ OLSUN DİYE  
  
Bütün güzel kadınlar zannettiler ki 
Aşk üstüne yazdığım her şiir  
Kendileri için yazılmıştır.  
Bense daima üzüntüsünü çektim  
Onları iş olsun diye yazdığımı  
Bilmenin. 

(Kasım 1937/İnsan, Ekim 1938)
-------------------------------------------------------

İNTİHAR 

Kimse duymadan ölmeliyim  
Ağzımın kenannda bir parça kan bulunmalı.  
Beni tanımayanlar  
«Mutlak birini seviyordu» demeliler.  
Tanıyanlarsa, «Zavallı, demeli,  
Çok sefalet çekti...»  
Fakat hakiki sebep bunlardan hiçbirisi olmamalı.  
   
(Aralık   1937/Varlık,   15.12.1937)
----------------------------------------------------------------

QUANTİTATİF 
  
Güzel kadınları severim,  
İşçi kadınları da severim,  
Güzel işçi kadınları  
Daha çok severim.  

   (Ocak  1938/Varlık,  15.3.1940)
-------------------------------------------------------------------

KÜÇÜK BİR KALP 
  
                         (Jules Supervielle'den mülhem)
   
Asfaltın üzerinden  
Bisikletle geçen kızın  
Bacaklarının arasında  
Bir güvercin çırpınmada  
Ve küçük bir kalp,  
Küçük bir kalp çarpmadadır.  
   
(1938/Papirüs, 1.6.1967)
----------------------------------------------------------------

ŞEHİR HARİCİNDE 

  Çatlamak üzre olan tomurcuklar  
Güzel günler vadetmededir.  
Ve bir kadın, şehir haricinde;  
Otların üstünde,  
Güneşin altında,  
Yüzükoyun uzanmış;  
Göğsünde ve karnında  
Baharı hissetmededir.  
   
(Mayıs 1939/Vatan, 16.11.1952)
-------------------------------------------------------------

HAYAT BÖYLE ZATEN 
  
Bu evin bir köpeği vardı;  
Kıvır kıvırdı, adı Çinçon'du, öldü.  
Bir de kedisi vardı: Maviş,  
Kayboldu.  
Evin kızı gelin oldu,  
Küçük Bey sınıfı geçti.  
Daha böyle acı, tatlı  
Neler oldu bir yıl içinde!  
Oldu ya, olanların hepsi böyle...  
Hayat böyle zaten!..  
   
(Haziran 1939/Vatan. 16.11.1952)
------------------------------------------------------------------

KARANFİL 
  
Hakkınız var, güzel değildir ihtimal  
Mübalâğa sanatı kadar  
Varşova'da ölmesi on bin kişinin  
Ve benzememesi  
Bir motorlu kıtanın bir karanfile, 
 «Yârin dudağından getirilmiş».  
  
(Eylül 1939/Varlık. 15.10.1939)
------------------------------------------------------------------------

LAKIRDILARIM 

1914'de doğdum  
15'de konuştum  
Hâlâ konuşuyorum.  
   
Lakırdılarım ne oldu,  
Gökyüzüne mi gitti?  
Belki de hepsi geri gelecek  
Tayyare biçimine girip  
1939'da.  
   
Allah varsa eğer  
Başka bir şey istemem ondan.  
Bununla beraber istemem  
Ne Allahın olmasını,  
Ne de işimin  
Allaha kalmasını.  
  
(Eylül 1939/Varlık.  15.10.1939)
-------------------------------------------------------------------

BİZİM GİBİ
   
Arzulu mudur acaba  
Bir tank, rüyasında?  
Ve ne düşünür tayyare  
Yalnız kaldığı zaman?  
  
Hep bir ağızdan şarkı söylemesini,  
Sevmez mi acaba gaz maskeleri,  
Ay ışığında?  
Ve tüfeklerin merhameti yok mudur  
Biz insanlar kadar olsun?  
  
(Eylül 1939/Varlık, 15.10.1039)
------------------------------------------------------------

TENEZZÜH 

Böyle gece yansından sonra,  
Ne diye ışık yanar bu dağ evinde?  
Ne yaparlar acaba içerdekiler?  
Konuşurlar mı, tombala mı oynarlar?  
Belki o, belki bu..  
Konuşurlarsa ne konuşurlar?  
Muharebeden mi, vergilerden mi?  
Belki de hiçbir şey yapmazlar;  
Çocuklar uyumuştur,  
Efendi gazete okur;  
İyâli dikiş dikmektedir.  
Onu da yapmazlar belki de.  
Kimbilir,  
Belki de yazılmaz  
Ne yaptıkları.  
  
(Şubat  1940/Vatan.   16.11.1952)
--------------------------------------------------------------------

BEN ORHAN VELİ
   
Ben Orhan Veli,  «Yazık oldu Süleyman Efendiye»  
Mısra-ı meşhurunun mübdii..  
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,  
Hususi hayatımı,  
Anlatayım:  
Evvelâ adamım, yani  
Sirk hayvanı filân değilim.  
Burnum var, kulağım var,  
Pek biçimli olmamakla beraber.  
Bir evde otururum,  
Bir işte çalışırım.  
Ne başımda bulut gezdiririm,  
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.  
Ne İngiliz kıralı kadar  
Mütevazıyım,  
Ne de Celâl Bayar'ın  
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.  
Ispanağı çok severim.  
Puf böreğine hele  
Biterim.  
Malda mülkte gözüm yoktur.  
Vallahi yoktur.  
Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir  
En yakın arkadaşlarım.  
Bir de sevgilim vardır pek muteber;  
İsmini söyleyemem,  Edebiyat tarihçisi bulsun.  
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,  
Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz  
Sadece üdeba arasındadır.  
Ne bileyim,  
Belki daha bin bir huyum vardır.  
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?  
Onlar da bunlara benzer.  
  
(Nisan 1940/İnkılâpçı Gençlik, 15.8.1942)
-------------------------------------------------------------------------------

DAĞ BAŞI 

Dağ basındasın;  
Derdin günün hasretlik;  
Akşam olmuş,  
Güneş batmış,  
İçmeyip de ne haltedeceksin?  
--------------------------------------------------------------------

DEDİKODU 

Kim söylemiş beni  
Süheylâ'ya vurulmuşum diye?  
Kim görmüş, ama kim,  
Eleni'yi öptüğümü,  
Yüksekkaldırım'da, güpegündüz?  
Melâhat'i almışım da sonra  
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?  
Onu sonra anlatırım, fakat  
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?  
Güya bir de Galata'ya dadanmışız;  
Kafaları çekip çekip  
Orada alıyormuşuz soluğu;  
Geç bunları, 'anam babam, geç,  
Geç bunları bir kalem;  
Bilirim ben yaptığımı.  
  Ya o, Muallâ'yı sandala atıp,  
Ruhumda hicranın'ı söyletme hikâyesi?  





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder