Orhan Veli'nin Bazı Fotoğrafları

Orhan Veli'nin Bazı Fotoğrafları

29 Aralık 2011 Perşembe

YAPRAK DÖKÜMÜ (1)


YAPRAK DÖKÜMÜ (1)

Yıl 1962, yer İstanbul'da Galata Kulesi'nin çevresindeki sokaklardan biri. Fransız diplomat Louis de Chenier ve Yunanlı bir annenin çocukları dünyaya gelir. Ünlü Fransız şair Andre Chenier. 1767'de annesiyle birlikte Fransa'ya yerleşen ama, Fransız Devrimi'nin pençesinden kurtulamayan şair, 7 mart 1794'te tutuklanır. Saint - Lazare zindanında diğer tutuklular savunmalarını yazarken, O avluya çıkabildiği zamanlarda topladığı kurumuş yapraklara şiir yazar ve bu yaprakları kirli çamaşırlarıyla dışarıya gönderir. Sıra mahkeme gününe gelip yargıç önüne çıkarıldığı zaman, savunmasını yazmadığını söyler. Ölüm cezasına çarptırılır. Halbuki savunmasını yazanlar serbest bırakılmıştır. Robespierre'nin düşmesine iki gün kala idam edilir. Kimi kaynaklara göre asıldı, kimi kaynaklara göre başı giyotinle kesildi. İdam edilmeden önce başını iki elinin arasına alan şair: "Yazık, bu kafanın içinde daha çok şey vardı" der. Tarih, 25 Temmuz 1794'tür. (2)
Ah ölüm uykusuyla kapanacak gözlerim!
Gideceğim bir anda
Yazacağım son şiirlerimdir bunlar benim,
Dört duvar arasında
Tutuklu olduğu sıralarda yapraklara yazıp, iç çamaşırlarıyla dışarı kaçırdığı Iambes (Manzum Yergiler) adlı şiirinde böyle diyor Andre Chenier. (3)
Özellikle 18. yüzyılda yaşayan bir Fransız şair olması ve bu şiiri yapraklara yazması, bir anda Orhan Veli'yi getirdi aklıma, daha doğrusu Orhan Veli'nin çıkardığı Yaprak'ı. "Acaba, dedim, acaba olabilir mi?" Neden olmasındı. "Derginin adının neden Yaprak'tı?" sorusunun cevabını aradım, Andre Chenier'in yapraklarını öğrendikten sonra. Bulunca da yanıldığımı öğrenmiş oldum. Yine de güzel bir benzetme olmuştu benim için. İşin aslını Melih Cevdet Anday'ın bir yazısından öğreniyoruz: "Derginin tek bir sayfa olması önerisi, demek ki adı, Sabahattin Eyuboğlu'ndan geldi. Eğer biz 15 günde bir gönlümüzce tek bir yaprak çıkarabilirsek daha ne isterdik... Çoğu değil, özü amaçladık. Yazılarımızı kısa tutmaya değil, söyleyeceklerimizi uzatmamaya dikkat ettik..." (4) Mahmut Dikerdem, biraz da parasal nedenlerle bu fikrin kabul edildiğini ekliyor.
İsmini bile öğrenemediğim ünlü (!) bir frenk, arkadaşına yazdığı mektubu şu notla bitirir: "Kusura bakma, vaktim olsaydı daha kısa yazardım." (5) Sanırım Melih Cevdet'in söylediklerine bunu da ekleyebiliriz.
Yaprak Dökümü'ne geçersek; Orhan Veli'nin 28 sayılık (Son Yaprak ile 29) Yaprak'ından sonra, Mayıs 1954'de Nedret Gürcan'ın yayımladığı aylık şiir dergisi Şairler Yaprağı 34 sayı yayımlanmış. Almanya'da, Stutgart Türk Öğrenci Birliği'nin yayın organı olarak senede iki sayıdan (her sömestre bir sayı) toplam 17 (18 de olabilir) sayı çıkan Yaprak var. Daha sonra Mayıs 1962'de yani Yaprak'tan 12 yıl sonra Mes'ut Yaşar Tunçsiper'in sorumluluğunda yayımlanan, 14 sayısını bulabildiğim Yaprak, Mayıs 1963'e kadar yayımlanabilmiş. 21.07.1964 tarihinde Orhan Tezcan'ın sorumluluğundaki dergi Yapraklar adıyla yayımlanmış ama, yayın hayatını pek fazla sürdürememiş o da ve 9. sayıdan, yani 30 Mart 1965'ten sonra yayımlanamamıştır. Aradan 24 yıl geçer ve bu sefer Sunay Akın, Akgün Akova ve Ramazan Üren Yeni Yaprak adıyla bir dergi çıkarmaya girişirler. Bu derginin yayın hayatı da 16 sayıdır. Sonuçta Orhan Veli'den sonraki 5. yaprak da tarihe karışır. Ama, Yaprak Dökümü bitmez. Ağustos 1995 - Ocak 1997 tarihleri arasında 19 sayı yayımlanan Bir Gıdım Yaprak'ın (A Piece of Leaf), bu dergiler arasında bambaşka bir yeri vardır. Çünkü, Ali Sarıkaya tarafından Amerika'da yayımlanmıştır.
Bu dergileri daha detaylı olarak tanıtmadan önce bir başka Yaprak'tan daha bahsetmek istiyorum. Mayıs 1911 yılında, 15 günde bir İstanbul'da yayımlanan Yaprak isimli "edebi, içtimai, felsefi" bir dergi daha bulunmaktadır. Ömer Lütfü'nün yayımladığı bu dergi ancak 3 sayı çıkmıştır. Orhan Veli'den önce ve eski Türkçe olarak yayımlandığı için incelemeye almadım. (6)
YAPRAK (01.01.1949)
Bu derginin yayımlanma fikri, ilk olarak 1948 yılının sonlarında Mahmut Dikerdem'in evinde yapılan bir arkadaş toplantısı sırasında doğdu. İlk sayı ise 1 Ocak 1949'da Ankara'da yayımlandı. Her ayın birinde ve on beşinde çıkması planlanmıştır ve ilk 12 sayı bu şekilde aralıksız yayımlanır ama, 15 Haziran 1949'dan 1 Kasım 1949'a dek yaz tatili nedeniyle ara verilir. Bundan sonra 1 Haziran 1950 tarihli 28. sayıya kadar da yine düzenli olarak yayımlanır. Derginin üzerinde Orhan Veli'nin sıfatı "Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden" olarak yazılıdır.
Derginin aslında bir fikir dergisi olması düşünülmüşse bile, bu şekilde fazla bir kitleye ulaşamayacaklarına inanılmış ve edebiyatla dergiyi okutmak, yaygınlaştırmak amaçlanmıştır. (7)
Derginin ilk sayısının masrafları Mahmut Dikerdem tarafından karşılanmış. Necati Cumalı, Mahmut Dikerdem'in kendisine verdiği 500 lira (derginin 15 kuruştan satıldığı göz önüne alınırsa, miktarın büyüklüğü daha rahat anlaşılır) ile ilgili bir anısını şöyle anlatıyor:
"500 lirayı aldıktan sonra Mehmet Sarıgül, Orhan Veli ve ben at yarışlarına gittik. Mehmet at sevgisine kumar karıştırmaz, oynamazdı. Oysa atların durumunu herkesten iyi bilirdi. Mehmet söylüyordu, Orhan ile ben olanaklarımız ölçüsünde oynuyorduk. Sıra Arapların koşusuna geldi. Ünlü Haydar koşuyordu. Geçilmesi olanaksız bir attı. Saat cebimi tuttum, Orhan'a takıldım.
-Haydar'a 100 ganyan, 100 plase oynayalım mı?
İkisi de hiç düşünme dediler. Oynamadık. Oynasak 20 lira kazanacaktık. Kötü para değildi. Yine de oynamadığımıza pişman değildik. Yaprak'ın parasına dokunmadığımız için ayrı bir yürek rahatlığı duyuyorduk." (8)
Dergi daha sonra, estek köstek kendini idare etse bile, bir ara Orhan Veli dergiyi çıkarmak için paltosunu satar ve kışın ortasında ceketle dolaşır. Böylece iki sayı çıkarılabilir. Son sayıyı çıkarabilmek için başka şeyleri satar Orhan Veli: Abidin Dino'nun kendisine hediye ettiği resimleri. Abidin Dino, Orhan Veli'nin kendisini ziyarete geldiği bir günkü olayı şöyle anlatıyor:
"Yüzü bir karış, upuzun bembeyaz. Dilinin altında bir şeyler vardı besbelli, bir süre şişe açma aleti gibi kıvrılıp kalmış, sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı.Ona hediye ettiğim resimler vardı ya onları satabilir miydi? 'Son sayıyı çıkarmak için başka çare kalmadı' demişti, boğuk bir sesle ve müthiş utanarak. Ne demekti, daha kaç tane resim isterse vermeye hazırdım, yeter ki alıcı bulunsun! Biraz neşelendi ama, alt tarafı Yaprak dergisinin cenazesine bir çelenk hazırlıyorduk." (9)
İlk sayı, meşhur Alış-Veriş şiir ile başlar. Sabahattin Eyuboğlu'nun
Edebiyat verir yalın söz alırız
Şarkı verir türkü alırız
mısralarına herkes bir şeyler ekler. "Meta verir fizik alırız" mısrasını Nusret Hızır; "Salon verir sokak alırız" mısrasını Mahmut Dikerdem söyler. (7) (Bütün şiiri Sabahattin Eyuboğlu'nun yazdığı da söylenmektedir.) Bunun dışında bu sayıda Orhan Kemal'in İstasyonda adlı öyküsü, Oktay Rifat'ın Kervan isimli şiiri, Jean Cocteau'dan Sınama, Sabahattin Eyuboğlu'nun Üç Yol adlı yazıları vardır. Ayrıca Erol Güney'in hazırladığı Batıdan Haber ve Melih Cevdet'in hazırladığı Amerikalı Zenci Şairlerden Örnekler birkaç sayı sürer. Mahmut Dikerdem, M. Fırtınalı takma adıyla genelde politik yazılar yazar. (Mahmut Dikerdem o sıralarda Dışişleri Bakanlığı'nda devlet memuru idi ve devlet memurlarının herhangi bir yerde yazmaları yasaktı.) 11. sayıdan sonra bu yazıları Yaprak imzasıyla yazmaya başlar. Çünkü resmi makamlar şüphelenerek Orhan Veli ve Erol Güney'e baskı yapmaya başlamışlardı.
Derginin tek sayfa olması bile çeşitliliğini azaltmıyordu. Pek çok köşe vardı. Örneğin; 'Her Sayıda Bir Kelime.' Son zamanlarda yazı ve konuşmalarda en çok geçen kelimelerden birinin kısa açıklamasının yer aldığı bu köşede idealizm, hümanizma, demagoji kelimeleri açıklanır. Ayrıca yeni çıkan kitaplar tanıtılır, diğer dergilerin son sayılarına yer verilir.
Yaprak'ın 28 sayılık serüveni boyunca pek çok şiir ve yazı yayımlandı. Orhan Veli, Oktay Rifat, Sait Faik, Necati Cumalı, Ahmet Muhip Dranas, Langston Hughes, Sabahattin Eyuboğlu, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Sıtkı Tarancı, La Fontaine, Ceyhun Atuf Kansu, Metin Eloğlu, Erol Güney, Walt Whitman, Cevdet Kudret Solok, Orhan Kemal, Ziya Osman Saba, Jacques Prevert, Melih Cevdet Anday, Mehmet Emin Yurdakul yazı, şiir, hikaye veya çevirileriyle yer aldıkları gibi; Abidin Dino ve Bedri Rahmi Eyuboğlu resim ve desenleriyle katkıda bulundular. Ama bu isimlerin dışında yardım edenler de vardı. Örneğin evli olanların eşleri de bir yandan abonelere gönderilecek dergileri hazırlamaktaydılar.
Yaprak 01.06.1950 tarihinde 28. sayıdan sonra kapanır. Tabii ki siyasi baskılar da vardır işin içinde. Bu olay en çok Orhan Veli'yi etkiler. Çünkü kendisini dergiyle bütünleştirmiştir. Meyhaneden çıkmaz olur. Taa ki...
Bir süre sonra bembeyaz bir Yaprak çıkarmayı düşünürler. Bu sayı sadece abonelere gönderilecektir. Amaç olan bitene bu şekilde cevap vermek, protesto etmektir. Ne yazık ki perişanlık ve dağınıklık içerisinde bu düşünce de gerçekleştirilemez.
Orhan Veli'nin ölümünden sonra işler değişir. Sabahattin Eyuboğlu, Mahmut Dikerdem'e yazdığı mektupta şunları söyler:
"El alem Orhan'ın şiirini nihayet anlamaya çalışırken, biz cesedini gömebilmek için akla karayı seçtik."
Bu kadar kederin arasında Sabahattin Eyuboğlu'nun aklına Orhan Veli özel sayısı olmak üzere son bir Yaprak çıkarmak gelir. Bunu da o mektupta Mahmut Dikerdem'e yazar. (10)
Ve 01.02.1951 tarihinde Orhan Veli özel sayısı yayımlanır. Adı Son Yaprak'tır. Meziyet Bölükbaşı yazı işlerini fiilen idare eder. Abidin Dino, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Cahit Sıtkı Tarancı ve Sabahattin Eyuboğlu'nun yazılarına Orhan Veli'nin öldüğünde cebinden çıkan Aşk Resmigeçidi isimli şiiri, eksik olmasına karşılık eklenir. Bir diş fırçasına sarılı bulunmuştur ve diş macunu lekeleri bazı erlerin okunmasını engeller.
Belki de tarihimizin en önemli edebiyat dergisi 28 sayı ile son bulur. Ama ölmez... Gerek kendinden sonra yayımlanan Yaprak ve Yaprak türevi isimlerle, gerekse anlatmaya çalıştıklarının anlaşılıp, yaygınlaşmasıyla yaşar. Zaten amaç da bu değil mi?... (11)
ŞAİRLER YAPRAĞI (1954)
Bu araştırmada en büyük haksızlık Şairler Yaprağı'na yapıldı. Tabii ki amaç bu değil ama, bütün aramalarıma karşılık sadece dört sayıyı bulabildim. Mayıs 1955 (13. Sayı), Şubat 1956 (20. Sayı) ve bir arada yayımlanan Mayıs - Haziran 1956 (23. ve 24. Sayılar). Bu sayıların satış bedelleri 25 kuruş.
Nedret Gürcan'ın sahibi olduğu ve yazı işlerini yürüttüğü Şairler Yaprağı, Dinar'da yayımlanmaktaydı. Logolarında "Türkiye'nin Tek Şiir Dergisi" olduklarını belirtseler de bu konuda yanılıyorlar. İlk sayısı 1 Ocak 1948'de çıkan Kaynak adlı bir şiir dergisi var ki Haziran 1956'ya kadar 113 sayı yayımlanmıştır. (Sahibi: Avni Dökmeci; Yazı İşleri Md.:Turhan Dökmeci) (12) Buna göre Şairler Yaprağı, 24.sayısına kadar Türkiye'nin tek şiir dergisi değildir.
Bu derginin 34 sayı yayımlandığını Orhan Albayrak'ın hazırladığı, Türkiye'de Gazeteler Ve Dergiler Sözlüğü'nden öğreniyoruz. Şairler Yaprağı'nın son sayısı (tahminen) Nisan 1957'de yayımlanmıştır. 20 sayfalık (16+4) bu dergide Garip hareketinin etkileri görülmektedir. Şiir dergisi olduğu için bu üç sayıda toplam 48 şairin ismine rastlanıyor. Bunlardan en fazla göze batan isim; Oktay Rifat'tır. Ayrıca; Sait Faik, A. Kadir, Attila İlhan, İlhan Berk, Salah Birsel, Tarık Dursun K., Özdemir Nutku, Abdullah Rıza Ergüven, Jülide G. Ergüven, R. Maria Rilke, Ümit Yaşar Oğuzcan, Ahmed Arif, Aşık Veysel Şatıroğlu, Esin Sakızlı, Nedret Gürcan, Mehmed Kemal, Türkan İldeniz, Mahmut Makal, Güner Sümer isimleri de bulunmakta.
Tabii ki şiirden başka, şiir üzerine eleştirel yazılar da bulunmakta Şairler Yaprağı'nda. Bir diğer özelliği de 13. sayıda belirtildiğine göre, dergiye ilk yılında okuyucularından1500 şiir gelmiş. Bu şiirlerden seçilen 15 şiir o sayıdan itibaren yayımlanır. Şubat 1956 tarihli 20. sayısında ise bir soruşturma yapılmış: "1955 yılında yayımlanmış en beğendiğiniz roman, hikaye ve şiir kitabı hangisidir?"
Yazık oldu Şairler Yapraği'na da... (13)
YAPRAK (1960)
Stutgart Türk Öğrenci Birliği'nin yayın organı olan bu derginin, 16. sayısına göre yazı kurulu: Celil Anadere, Ayşen Ener, Sümer İçsel, Faruk Kardıçalı, Sabahattin Yentür ve Yüksel Pazarkaya'dan oluşmaktadır. Dergi hakkındaki bilgileri de şahsen Yüksel Pazarkaya vermiştir.
"Toplam 17 ya da 18 sayı yayımlandı. Fotomekanik yöntemle çoğaltıyorduk. Öğrenci olduğumuz için her sömestre de bir sayı çıkarmayı uygun bulduk. Biz mezun olduktan sonra da derginin yayın hayatı sona erdi.
Orhan Veli'nin Yaprak dergisini düşünerek bu ismi verdik ve bunu da ilk sayıdaki bir yazıda belirttik. Türk makamlarınca 'zaten komünist bir derginin adını kullanıyorlar, ne bekleyebiliriz ki bu gençlerden?' eleştirisi (!) getirilse de Alman makamlarınca 'hiç değilse Almanca yazı yayımlıyorlar' diye desteklendik. Hatta, elinizdeki bu 16. sayının arka kapağında, Almanların resmi bir kuruluşunun (Des Instituts Für Auslandsbeziehungen) ilanı vardır.
Kısa sürede Almanya'daki öğrenciler arasında bilinen bir dergi oldu. Hatta bir süre sonra Türkiye'den de yazanlar oldu. Şimdi hatırlayabildiğim isimler: Oktay Akbal ve Nüvit Özdoğru'dur."
On altıncı sayının kapağını Metin Şahinoğlu, grafik tasarımını ise Tarhan Gürman yapar. Yazılarda: Dr. Hikmet Kıvılcımlı, İbrahim Güzelce (DİSK Genel Sekreteri ve Basın - İş Sendikası Genel Başkanı), Ergün Göknel, Şükrü Üstün, Mehmet Edeş; Sabahattin Yentür, Tanju Üner, Nadi Günday, İsmail Çöl, Yüksel Pazarkaya, Friedrich Kochwasser, Dr. Phil, R. W. Sauss imzaları varken; şiirlerde Ceyhun Atuf Kansu, Yüksel Pazarkaya, Barış Aksoy, Rıfat Adak, Şükrü Üstün, Ş. Avni Ölez ve Mehmet Meriç isimlerini görüyoruz.
YAPRAK (1962)
Yıl 1962, mayısın 15'i... İzmir'de Mes'ut Yaşar Tunçsiper'in sahibi ve yazı işleri müdürü olduğu Yaprak (idare Md.: Ersin Alakuş, İdare Memuru: Enver Güleç) on beş günde bir yayımlanmak üzere 30 kuruş fiyatla satılmaya başlanır. Dört sayfadır. Her ne kadar 15 günde yayımlanacaklarını duyursalar da 2. sayı 15 Haziran'da çıkar, daha sonra da bir türlü düzenli yayımlanamaz. Ta ki 15 Mart 1963'e kadar. Bu tarihte derginin boyutu küçültülür ve sayfa sayısı 20'ye çıkartılır. (Bundan önce 6 sayfa çıkan 9. sayı hariç hepsi 4 sayfadır.) Bu Yaprak "Seri - 2" olarak ve 15 günde bir düzenli olarak yayımlanır. 100 kuruştan satılır ama, ancak 5 sayı dayanabilir. Yaprak'lar içinde en çok değişime uğrayan budur. Logosunu üç kere, boyutunu ve fiyatını iki kere değiştirirler.
Mes'ut Yaşar Tunçsiper'in Batı Buhranı, Batı Buhranı Karşısında Batılılar, Batı Buhranının Öğrettikleri, Türk Edebiyatı Nerelere Gidiyor?, Her Yenilik Sanat Değildir, Yazı ve Konuşma Dilimiz Birbirinden Ayrılıyor adlı baş yazıları günümüzde de çokça söylenen, yazılan ve tartışılan konular olarak karşımıza çıkıyor. Çevirilere de yer veriliyor. Andre Maurois'in Hayalet adlı hikayesi; Uhland'ın, Gitanjali'nin, Chamisso'nun, Muhammed İkbal'in şiirleri Türkçe'ye çevrilmiş. Çeşitli sayılarda Mustafa Kemal Atatürk, Peyami Safa, Orhan Veli ve Mevlana ama bir yazıyla, ama sayının neredeyse tamamıyla anılmış. Sadece edebiyata değil, Klasik Türk Musikisine de yer verilmiş zaman zaman. Çeviri hikayelerinin dışında Türk yazarlarının hikayeleri de bulunuyor. Ersin Alakuş'tan İhtiyar Dostum, Yolcu ve Sen Geldin Ya!; Yılmaz Bozkurt'tan Bir Düşlük Beylik, Vehbi Cem Aşkun'dan Yol Arkadaşı, bu hikayelerden birkaçıdır. Şiir ise Yaprak'ta en çok yer alan unsur; en çok yer verilen şairler ise Işık Özmen, İbrahim Yurdören, Dilek Çatalkaya, Sevim Atilla ve Timuçin Ova olmuş.
Yapraklar içerisinde Orhan Veli'nin Yaprak'ına en uzak olanı budur. Ama esinlendikleri de bir gerçek. Her ne kadar bunu belirtmedilerse bile... (14)
YAPRAKLAR (1964)
1 Ağustos 1964'te, İstanbul Laleli'de, Orhan Tezcan'ın sahibi ve sorumlu yönetmeni olduğu aylık fikir ve sanat dergisi yayımlanır. Adı Yapraklar'dır. Adından da anlaşılacağı üzere sayfa adedi fazladır. 8 yaprak, yani 16 sayfadır. İlk sayı 100 kuruştan satılır ama, ikinci sayıda zamlanır ve son sayı olan 9. sayıya kadar da 125 kuruştan satılır.
Jean Paul Sartre'ın Yazmak Nedir? başlıklı yazısı, Adnan Benk'in çevirisiyle ilk sayıda yayımlanmaya başlar ve 6 sayı sürer. Bunun dışında Juan Goytiloso'dan Onat Kutlar'ın çevirisine, T.S.Eliot'tan Akşit Göktürk'ün çevirisine, Raymond Williams'dan Gürkal Ayral'ın çevirisine yer verilir. Hikayeler de vardır yine; J.D. Salinger'den Teknenin Orada (çev: R. Tomris), James Joyce'den Evelin (çev: Tektaş Ağaoğlu), Adnan Özyalçıner'den Asfalt, Ferit Edgü'den Devam bunkardan birkaçıdır. Eleştirilere yer verildiği gibi şiire de önem verilmiş. Sennur Sezer, Ülkü Tamer, Edip Cansever, Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Arif Damar, Behçet Necatigil, Özkan Mert, Cevat Çapan (Philip Larkin, Lawrence Durrel ve Cesare Pavese çevirileriyle), Cemal Süreya (Guillaume Apollinaire ve Max Jacob'tan çevirileriyle), Adli Moran (Emily Dickinson çevirisiyle), Gürkal Ayral (Lord Lovel çevirisiyle) bu 9 sayıda yer alan şairlerdir.
1 Ağustos 1964 tarihli ilk sayıda Başlarken adlı yazıda "derginin her şeyden önce, düşün ve yazın alanında kaynaklar araştıran bir araç olması..." dileğinde bulunulmuş. Ama her yayının karşı karşıya bulunduğu maddi zorluklar nedeniyle, reklam almaya çalışmışlar. İlk sayıda ilan için; sütun santimi 10TL, arka kapak 750TL, arka iç kapak 500TL fiyat biçmişler. Bu rakamlara da 3. sayıda zam yaparlar. (Sütun santimi 15TL, tam sayfa ilanlar pazarlığa bağlıdır) İlk sekiz sayıda çok fazla reklam alamamışlarsa bile 9. sayının arka kapağına tam sayfa ilan almışlar ama, bir motor yağı reklamının yer aldığı bu 9. sayı, son sayı olmuştur. (15)
YENİ YAPRAK (1989)
Tüm Yaprak dergileri içerisinde önemli bir yeri vardır Yeni Yaprak'ın. Öncelikle Orhan Veli'nin Yaprak'ından tam kırk yıl sonra sahneye çıkıyor; daha sonra boyutu (sadece enlemesine kullanılmış ve ortadan ikiye katlanmış) ve logosu bile aynı. İlk sayı tıpkı Yaprak gibi Alış - Veriş şiiriyle başlıyor. Ayrıca Orhan Veli'nin İçerde şiiri de bulunuyor.
Yeni Yaprak'ın sahibi ve yazı işleri müdürü Ramazan Üren olarak görünse de Sunay Akın ve Akgün Akova'nın daha çok emeği geçer.
İlk sayı 300TL'den sayışa sunulur ama, yıl 1989'dur ve enflasyon büyüktür. Beşinci sayı 500TL olur.
İlk iki sayı 15 günde bir yayımlanır ama 3. sayıdan sonra ayda bir olmak üzere 16 sayı çıkartılabilir.
Yeni Yaprak'ın ilk sayısında 'Yaprak'a Zarar Verenler' adlı yazıda tırtıl şu şekilde tanımlanır: "Şiirlerini yayımlatmak için 'el-etek' öpenler. Ödül kapmak uğruna dergi kapılarında (Osmanlıvari 'el-pençe divan' duranlar. Ki bunlar sürüngenler sınıfından tırtıl hanesine girerler. Yaprak'a zarar verdiğiniz için 'zirai ilaçlama' yapmamız gerekecektir. Kusura bakmayınız efendim..."
Sunay Akın'ın; Orhan Veli'nin çocukluk arkadaşı Halim Şefik ile yaptığı röportaj; Atilla Birkiye'nin 'futbol (pardon) spor üzerine mizahi eleştiri'si; Parkan Özturan, Ramazan Üren ve Sunay Akın'ın şiirleri; Ramazan Üren'in Galata Köprüsü ile ilgili bir yazısı bulunuyor ilk sayıda. Daha sonraki sayılarda Recep Türüng, İsmet Zeki Eyüboğlu, Muzaffer Yazıcı imzaları görülür.
Her sayıda bir öykü bulunur Yeni Yaprak'ta. Osman Şahin ve Ülkü Uluırmak öykücülerden ikisidir.
Tan Oral'ın desen ve karikatürlerini görebildiğimiz Yeni Yaprak'ta çok özel şiirler bulunuyor. Örneğin; Ahmed Arif'in kitabına bile almadığı Tutuklu şiiri (1951 - Ankara Cezaevi), Cemal Süreya'nın Gözlerine Çektiğin (1961'de Paris'ten Muzaffer Buyrukçu'ya gönderdiği el yazısı ile), yine Cemal Süreya'nın Kısa, Cahit Külebi'nin Doğu (1977'de bir resmin üzerine yazılmış) Can Yücel'in Gece Yarısı Desen Şiiri (el yazısı ile) Orhan Veli'nin İlahi Kızılcık! ( Eren Eyuboğlu'nun 1946'da yaptığı karakalem Orhan Veli portresiyle birlikte) şiirleri bunlardan birkaçıdır. Ayrıca Sunay Akın, Akgün Akova, Refik Durbaş, Halim Şefik, Kemal Kale, Remzi Ören, Nazım Hikmet, Hüseyin Avni Dede, Ülkü Uluırmak, Özkan Mert, Seyfettin Başçılar, Egemen Berköz, Fikret Demirağ, Pirkko Melartı Yeni Yaprak'ın şairlerindendir...
Çıktığı günlerde vapurlarda, işporta tarak - cüzdan satar gibi satılmış bir dergidir Yeni Yaprak ve dördüncü sayıya yazdıklarını başarmış, yarını taşımışlardır: "Kağıt üzerindeki bu siyah karaltılar karınca değildir ama, karıncalar gibi hiç durmadan yarını taşımalı şiir..."
BİR GIDIM YAPRAK (1995)
Yaprak Dökümü'nün bir diğeri, New York'ta Ağustos 1995 - Ocak 1997 tarihleri arasında 19 sayı yayımlanan Bir Gıdım Yaprak (A Piece Of Leaf) ile gerçekleşir. Derginin hikayesini Ali Sarıkaya şöyle anlatıyor:
"Bir Gıdım Yaprak (A Piece Of Leaf) şiir ve edebiyat dergisi olarak 1 Ağustos 1995 tarihinde yayımına başladı. Şiire olan tutkum, büyük gereksinimim ve burada paylaşabileceğim ortamı yaratmak amacı ile yayım hayatına başlayan Bir Gıdım Yaprak'ta, Orhan Veli Kanık'ın 1949 - 1950 yıllarında çıkardığı gazeteyi örnek edinip, olabilirsek bir gıdımını oluşturmaya çalıştık. İlk iki sayı on beş gün arayla çıktı ve niyet de öyleydi. Fakat ekonomik problemlerden dolayı 3. sayıdan sonra ayda bir yayımını sürdürdü. (Not: Yeni Yaprak'ın da 3. sayıda aylık çıkmaya başladığını hatırlatırım.) Dergi ve dergi organizasyonları olarak yaptığımız müzik ve şiir sunumu gibi pek çok organizasyon da ücretsizdi.
İçerik tamamen özgür bir çizgide olup, genelde iki dil kullanıldı. Türkçe ve İngilizce. Ayrıca her sayıda bir başka dilde şiir yayımladık. Bütün şiirleri yazıldığı dile sadık kalarak, çeviri yapmadan kullandık. Türkçe ve İngilizce hariç Japonca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Hintçe, Rusça, Korece lisanları kullanıldı. Amaç dünya dillerinin hepsinden bir örnek koymak. Bu şiirlerden bazılarını o ülke insanı tanıdıklarımdan aldım, bazılarını ise kitaplardan. Altıncı sayıya ek olarak, gerçek ağaç yaprağı üzerine Orhan Veli'nin 'evde bir insan daha var çok şükür' şiirini yazıp okuyuculara postaladım. Basım adedimiz 300 idi. Dergiyi kendi el yazımla yazıp, desenleme için değerli dostum ressam - heykeltıraş Ülkü Ünsoy'a teslim ediyordum. Desenleme direkt olarak orijinal üzerine yapıldıktan sonra, fotokopiyle çoğaltıyordum. Bu dergide adres etiketi hariç bilgisayar hiç kullanılmadı.
Böyle bir dergiyi çıkarma krizlerim ilk geldiği zamanlarda yanımda bir başka değerli dostum, şair Alp İçöz bulunuyordu. Bu dostum da derginin İngilizce editörlüğünü yaptı.
Bir Gıdım Yaprak, çoğunlukla benim kişisel ekonomik harcamalarımla basılıp gönderiliyordu. Okuyucularımızdan pul istiyorduk, fakat yeterli oranda akış gerçekleşmedi hiçbir zaman. Bazen de bir şiir dostum, fotokopi masraflarını üstleniyordu. Doküman olarak, yetkili devlet kuruluşlarında hiçbir şey bulunmadığından, şiir sever dostlarımın kütüphanelerini kullandım. Amerika'da yaşayan birçok şairden (ki bazılarının sadece adreslerini biliyorum) Seyfettin Başçılar ve Tahsin Yiğit kitaplarını gönderdi, destekte bulundular. Fakat Türkiye'den değerli üç dostum Hülya Yalçınkaya, Sezer Özşen ve Sadık Öztürk'ün müthiş destekleri oldu.
Sonuç olarak; bana gönderilen şiirler, pullar, kitaplar, mektuplar ve küçük çapta ekonomik yardımlar bu dergiyi çıkarmam, şiiri paylaşmam için en büyük sebep olmuştu. Tahminen yüzde 20 olan yabancı uyruklu okurlarımın yüzde oranını arttırmaya çalıştım hep ama...
Elbette ki tek amacımız var: Zengin olmak!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder